Sizlerin de dikkatini çekti mi bilmem… Herhangi bir spor kulübü’nde “yönetici” olabilmek için sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak ve sabıka kaydı bulunmamak yeterli görülmektedir….
Bizim ülkemizde, bırakın spor yapmayı, ömründe eşofman dahi giymemiş” insanlar Spor Yöneticiliği yapabilmekte ya da herhangi bir meslek grubundan bir kişi, tasarruf gücünü elinde bulunduran saygın bir kişiden aldığı şifai icazetle maalesef çok kolay bir şekilde spor kulübünde yetkili bir konuma gelebilmektedir…
Hal böyleyken, diğer taraftan ömrünü Türk sporunda tüketmiş, gerçek manada sporcu kimliği ile birlikte bilgi ve birikimi olan spor adamlarının, diğer yandan bu işin yüksek tahsilini yapmış, spor adına üretmeye hazır potansiyelin “atıl” vaziyette bir kenarda bekletilmesi bana göre Türk Sporu’na yapılabilecek en büyük ihanettir…
Spor Kulübü Yöneticiliği yapmaktan tutunda, ilgili tüm konularda Dünya Standartları’nda kriterler belirlenmesi artık zaruri hale gelmiştir … Aksi takdirde Türk Sporu, yöneticilik anlamında tabiri caizse “Köy usulü” ile yapılıp gitmeye devam edecektir….
Kanaatim odur ki, Nasıl ki bir avukatlık mesleğini icra edebilmek için Hukuk Fakültesi mezunu olmak, Doktorluk mesleğini yapmak için Tıp Fakültesi diploması şartı isteniyorsa, Spor Yöneticiliği konusunda da, Spor Lisesi, Spor Bilimleri Fakültesi gibi İhtisas okullarından mezun olmak veya en az 5 sene lisanslı bir şekilde faal olarak spor yapmış olmak gibi benzer kriterler hayata geçirilmelidir…
Sözün Özü… Zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı bir nesli yetiştirebilmemiz, bununla birlikte uluslar arası platformlarda Türk Sporu’nun daha iyi noktalara gelebilmesi için, öncelikle spor kulüplerimizi “Kanarya Sevenler Derneği” misali olan tüzel kişiliğinden kurtarıp, her detayında ayakları yere basan kurumsal nitelikli teşkilatlar haline dönüştürmeliyiz… Muhabbetle…
